22 Haziran 2012 Cuma

Derdest

İlk önce bir anda oldu sandım.
Toz kokulu dekorlar arasında kendime yukardan bakışımın feryat-ı figânı;
Apansız olmazsa olmaz bazı şeyler.
Ben mi kendime apansız gelmiştim, birden bire kendimi mi terk etmiştim?
Dışardan mı geliyordu cehennemim, ben mi çağırmıştım onu hiç bilemedim.
Seçilmekle seçmek arasındaki çizgi bir insanı delirtebilirmiş.
Muğlaklık bazen gerçeğin metal sertliğinden kaçmak için sığınılan bir limanmış.
-Dedi yukardan bakan Ben.
Aşağıdaki ben çarpıkça gülümsedi: "Bedenle ruh birbirlerinden ayrı aşık olabilir."
İçerdeki Ben "Yalanlara mantık inanır ama sezgi inanmaz" derken
Ben rüya görmenin yarı-bilincinde,
Kimbilir kaçıncı kez kendimi seyrederken
Bütün nafileliğiyle
"Yapma" dedim kendime
Kendim kendime kör, sağır.
Kendi sesimi hiç bir Ben duymadım.
Üst-kurdum , hiç bir Ben hak iddia etmesin.

1 yorum:

  1. Fena değil, hiç fena değil. Belki biçime biraz daha özen gösterebilirmişsin, tutulma anının zamansızlığını yansıtması açısından daha deneysel bir biçim denebilirdin, şimdi ki olmamış değil sadece işte bir adım daha ileri gidebilirdi yani. "L'enfer, c'est les autres" a gönderme yapmışsın galiba, sadece dışarısı ve cehennem ile değil, yani kendine ve geri kalan her şeye yabancılaşma vs ile de. Şey fikri güzel yukarıdan bakan ben aşağıdan bakan ben ile sadece kendini dışarıdan gözleyen bir bilinç değil aynı zamanda Tanrı-insan ilişkisine de bir gönderme olmuş o iyi, ikisine de ben demek tasavvuf vs vs. Ayrıca muğlaklık ile cennet fikirleri arasında kurulabilecek paralellikte güzel. Bu içerdekinin dediği mantık-sezgi, eğer doğrudan ilişkiliyse yukarıdaki-aşağıdaki ile tamam; ama yok güzel duyuldu yazdım filan gibi bir şeyse, belli bir birlikteliği parçalayan bir yapısı var, yani üç yönlü ben eğer bir yorum altında birleştirilebiliyorsa ki, işte insan tanrı ilişkisinde bunu yapmak mümkün, ama içerideki ben diye girdiğin zaman, dışarıdaki topluluktaki, diğer insanlardaki, beni de söylemek lazım, ha yok bu yorumdan bağımsız ise biraz havada kalıyor yani (ya da sadece içeriğini beğenmedim!)... Bu arada üst-kurdum kimse hak iddia etmesin, bayağı tatlı. "m" ler yarım kafiye gibi, maşallah. Biçimde dize içi uyak, e aliterasyonu filan kullanmışın, dize içi uyağı bilinçli yapmış olabilirsin, ama e aliterasyonunu bilinçli yaptığını zannetmiyorum. Ya böyle şeyler, şiirin belli bir bölümüne dikkat çekmesi için iyi de kullandığın aliterasyon "e" olduğu için yani insanların ağızlarının en açık olduğu ikinci ses olduğu için, bir zıplama hissi yaratıyor. Yani sanki her uyakta her "en" de ağız bir açılıyor, sonra koşmaya devam ediyor, ya da işte her "en" de ramazan davulcusu "düm" yapıyor sonra "tek"ler devam ediyor. Şimdi bu bilinçli kullanılınca ritmi ve işte ilgiyi toparlamak ve yönlendirmek için kuvvetli bir araç ama çok bilinçli olmadan kullanılınca, biraz bozuyor genel tonu yani.
    Onun dışında eline sağlık. Alkol alınca kızaran, ağlayınca ıslanan, öperim tatlı yanaklarından.

    YanıtlaSil