16 Mart 2012 Cuma

Nisan Gelinlikli Erik Ağaçlarıyla Film Festivali Ayıdır

Lisede ne güzeldi Nisan. Hava limonata gibi bahar havası, ya Kadıköy'de ya Taksim'desindir bütün gün. Filmlere girip çıkar, arkadaşlarına denk gelirsin. Bazen bütün gün yalnızsındır. Film aralarında dolaşırsın tek başına, mağazalara bakar, kitapçı gezersin. Ya da kitabı alıp oturursun bir yerde dinlenirsin. Ders bile çalışırsın. Festivali daha da rahat yaşayacağım sanırdım üniversitede ama Nisan artık bunların yanı sıra oyun gösterimi ve turne ayı oldu benim için. Ve bittabii vizelerin ayı. Bu sene bir de festivalin tam bazı güzel elli adamlarla vuslata denk gelmesi filmlere gitmemi imkansız kılacak sanırım. Ama olsun yakalayabildiğim kadar, atmosferi yeter hem, ben gidemesem de sinema seven herkes gitsin candır festival.
Görmek nasip olur mu bilinmez ama benim gözüme kestirdiklerim bunlar:

Önce 2. dereceli seçimden geçenler = gitmeyi zorlayacaklarım:

Uluslararası Yarışma:

Kabuktaki Çatlaklar: Konusu benim için çok görülesi

Sinemada İnsan Hakları:


*Son yıllarda hızla yayılan insan hakları ihlallerine tepki olarak insan haklarının uluslararası konjonktürde oldukça ön plana çıkması. Festivallerde de kendini gösteriyor haliyle. Keşke hepsini görebilsem, belki de ilerde çalışmak isteyeceğim alan...

Crulic - Öteki Tarafa Yolculuk: Bir animasyon ki hukuksuz tutuklamaları anlatan. 2012 Türkiyesi' nde yaşayan herkesin gözünü çarpmalı.

Uyuyan Ses: Faşizm tarihinde en çok ilgimi cezbeden coğrafya Franco İspanyası'nın kadınlar yönünden ele alınması. Görmem lazım.

Akbank Galaları:

Azrail'i Beklerken: Persepolis'le tatlı tatlı yüreğimizi dağlayan Marjane Satrapi'nin hafif gerçeküstü yeni filmi. Yaşasın Ortadoğu'nun harika kadınları, başta Marjane Satrapi ve Nadine Lebaki. Cağnım kadın söyleşi de yapacakmış hem. Ne güzel olur gitsem.

Trishna: Kaybolan Masumiyet'in çağdaş Hint uyarlaması. Gelenekle aşk arasında kalmak? Keşke bu kadar evrensel bir sorun olmasa.

Yıllara Meydan Okuyanlar:

Aşkın Karanlık Yüzü: İnsanoğlunun aşkı, arzusu, tutkusu vallahi çok karmaşık. Bunu zekice inceleyen filmler her daim ilgimi çekecek.

Öfkeliler: Politize olmuş isyan eden Avrupa üzerine. Uygarlığının altında ezilen Avrupa. Kibrinden gerçeğini göremeyen Avrupa.

Karanlıkta Kalanlar: Klişe konuyu yaratıcı perspektifle ele alan film - gibi görünen

Faust: 19.yy da geçiyor bu seferki ve sağlam alt-metinli duruyor. En çok görmek istediklerimden.

Dünya Festivallerinden:

Unutulan Topraklar: Çernobil'e ilişkin 2. film olabilir !f'te gösterilen Sıradan bir Cumartesi'den sonra.

Gökyüzünde Bir Ayna: Katmandu'ya bakmak içün

Masumiyet: Suç ve cezayla ilişkimiz. Onulmaz işler güzelim dilde bu yâre.

Kopma: Yine çok gitmek istenilenlerden, aşırı klişe bir konuyu farklı ele aldığı tahmin edilenlerden.

Bakan: Siyasi kavramlar, günümüzün bunalımı kavramlar. Lakin o fotoğraftaki çıplak kadınla timsah ne ola ki?

Çingene: Yıldızlı filmlerimden - büyülü gerçekçilik dendi mi şapşal gülümseyerek heyecanlanıyorum. Bebeğim Marquez. Alt kültür, toplumsal kimlik, modern toplum trajedisi.

Kadınlar: Fahişeliğin ahlakîliği ve Juliette Binoche. Bence iyi kombinasyon.

11 Yaşındayım: Mao ve Kültür Devrimi.

Genç Ustalar:

Güzellik: Aşk ve güzellik, iki yüzlü muhafazakarlık.

NTV Belgesel Kuşağı:

Marina Abramoviç Sanatçı Aramızda: İlginçli.

Arirang: Kim Ki Duk'un kendini deşmesi, özeleştirisi, katharsisi. Ben hiç Kim Ki Duk filmi izlemedim ama sevenleri için bulunmaz nimet olabilir, benim gibi bir yönetmenin bu şekilde kendine yönelişini merak edenler için de.

Antidepresan: 

Aşk Perisi: Çok hoş ve ilginç duruyor, yine yıldızlı. 3 sene önce yönetmenin Rumba'sına biletim vardı da yakmıştım. O da çok tatlı duruyordu DVDcilerde görüyorum şimdi.

Aile İçinde:

Çözülme: Yıldızı Fransız banliyölerindeki Müslüman radikal dincileri sosyolojik olarak incelemesinden ötürü.

Canlandırma Sineması:

*Güzel adamın sevdiği türdür bilhassa, ben çok haşır neşir değilimdir ama ne güzel görünüyor bunlar, çok da hoş olur beraber gitsek.

Mutluluğa Boya Beni: Tabloda çizilen hayatın canlanması. Çok sevimli duruyor.

Tepedeki Ev: Anime sevmeyen biri olarak şaşırtıcı şekilde güzel olabileceğini düşündüm. Miyazaki'nin oğlu yapmış.

Gece Masalları: Altı ayrı evrende sinemadakilerin canlanması yaratıcı değil de nedir...

Yunanistan'da Neler Oluyor:

Alpler: Çünkü konusu ilginç ve lisede oynadığımız Alejandro de Casona oyunu Ağaçlar Ayakta Ölür'ünküne benziyor.

Devrimin Filmini Çekmek: 

*Politizeleşiyoruzmuntazaman. Festivaller dahil. Afrika hariç değil. Yine de şahlanıyor aman.

Bir Erkeğin Gölgesinde: Politik filmlerin en başarılı ve kör gözüm parmağına olmayanları kadınlar tarafından çekilenler.

Leyla ile Kurtlar: 84'te çekilmiş fakat bu yıl desen yerim. Yine kadınlar - hem de kollektif bellek ve resmî tarih yazımı üzerine.


Daha bir dolu içimin gittiği ama zaman uyuşmamasından gidemediğim film var ama bu seneki festival de çok güzel duruyor. Türk filmleri ve belgeselleri çok güzel mesela ama sonradan izleyebilme imkanım var diye gitmiyorum. Ayrıca Moulin Rouge, The Wall gibi filmleri (yeniden) sinemada seyredebilmek de çok güzel bir fırsat. Asya filmlerine yeni ısınıyorum fakat festivalde Aya Dövüş Sanatları bölümünde gösterilen filmlerin çoğuna tapıyorum, izlemiş olmama rağmen sinemada bir daha izleyip estetik orgazm yaşamak isterdim ama heyhat...


Bu da bu yazının şarkısı olsun festival ruhlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder