10 Mart 2012 Cumartesi

Tarla Kuşuydu Juliet: Yersiz Hayalkırıklığı

Halbüse ne de memnun oldum bilet bulunca, üşenmedim Kağıthane'ye gittim Üsküdar'dan hem de, oyuna yetişeceğim diye de ne stres yaptım... Muradıma erdim fakat ermez olaydım desem yeri. ŞT'nin Tarla Kuşuydu Juliet'inden bahsediyorum. Engin Alkan çocukken 7 Numara'da tanıyıp sevdiğimden beri bir güzel adamdı gözümde. Oyunculuğunu, yönetmenliğini izledim tonton buldum hep. Lâkin hep yönetip hem oynadığı bu oyunda kendisine dair intibama fena küstüm.
İlk gözüme çarpan çok beğendiğim mutfak dekoru oldu - ve arkadaki yıldızlar tabii. Engin Alkan, Sevinç Erbulak, Çağlar Çorumlu ve Murat Bavli; hepsi de ayrı ayrı izleyip beğendiğim oyuncular burada da oyunculuklarını iyi buldum. Bilhassa Shakespeare'i oynayan Çağlar Çorumlu - ki Çağlar Çorumlu olduğunu çok uzun süre anlamadım öyle diyeyim. Oyun postmodern bir bakışla Romeo ve Jüliet ölmeyip evlenseler, çoluğa çocuğa karışsalar ne olurdu sorusunun üzerine gitmiş. Metnin iyi ve zekice yazıldığı görülüyor aslında. Bu kadro da eminim dramaturjiyle adam gibi uğraşmıştır ve titiz bir çalışma gütmüşlerdir oyunun çıkış aşamasında fakat sanırım oyun oynana oynana öyle bir hale gelmiş ki seyirciden reaksiyon alan yerler sivriltilmiş, oradan yürünmüş. Bununla kastettiğim de belden aşağı şaka ve muhabbet bolluğu. Asla ahlakçı teyze gibi bunları sahnede görüp duyunca cıkcıklayan bir insan değilim çok şükür ama bu oyunda o kadar sık, o kadar yersiz ve o kadar paçozca kullanılmıştı ki beni gerçekten rahatsız etti. Cem Yılmaz'a çok gülerim Semaver Kumpanya'nın Titus Andronicus'unda da deliler gibi güldüm kullanılan küfürlere fakat Tarla Kuşuydu Juliet yemedi, yediremedi bana. Sırf cinsellikle ilgili de değil, Shakespeare'e Şeko demek ve daha niceleri gibi gereksiz ve komik olmaktan uzak şakalar tadımızı kaçırdı. Ha tabii güldüğüm yerler oldu, onlar gerçi metin kaynaklıydı sanırım. Metin kendiyle, Shakespare ve eserleriyle dalgasını güzel geçiyor aslında ama oyunlarını bilen insana komik onlar da zaar. Ayrıca bir yerden sonra Engin Alkan stand-up'ına döndü olay, gereksiz uzadığını düşündüğüm çok yer oldu bu muhabbetin de. Ayrıca klişe yabancılaştırma efektlerinden sürekli oyun olduğunu hatırlatma, ŞT'ye laf atma kısımlarının da suyu çıktı bir yerden sonra.
İyi şeylere gelirsek ama oyunculuklar, dekor tasarımı ve kullanımı - Shakespeare'in alakasız yerlerden dumanlar içinde çıkması bilhassa, her oyuncunun birçok farklı enstrüman çalıp şarkı söylemesi güzelli şeylerdi hep.
Bu arada iki arkadaşımla gittiğimiz oyunda biz ara ara öh sapıttı şu an falan derken bütün salon istisnasız her şakaya, küfre ve belden aşağı imalı jeste katıla katıla güldü. Bir yandan inceden sosyolojik çıkarımlar yapmaya öykünüp acaba Kağıthane'de mi böyle oynuyorlar diye de düşünmedik değil. Bir de beni şaşırtan oyunla ilgili yazılan yorumların hepsinde oyunun aşırı bir şekilde övülmesi. Ekşisözlük'te olsun çeşitli gazete ve dergilerde olsun yorum yazan insanlar her şeyine bayılmış. Tiyatroyla ve sanatla ilgili, okuyan eden insanların bu mizah anlayışını alkışlaması ne yalan söyleyeyim beni çok şaşırttı. Bir de Engin Alkan'ın bir dönüşüm geçiriyor olma ihtimalini düşünüyorum kısa zaman önce de cağnım Boris Vian'ın cağnım Generallerin Beş Çayı'nı apaçi müzikli vs bir rejiyle oynattığını duyduğumu da varsayarak. Gönül ister ki yanılayım. İstanbul Efendisi veya Şark Dişçisi'ne de yakın zamanda gidip kendimi yalanlamak arzumdur. Vasat bulduğum bu oyuna yine de daha iyi bir alternatif yoksa gidilmesini önerebilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder