18 Mart 2012 Pazar

"So told the raven; nevermore"


O renkli çiçeklerine heves ediyordu ormanın ama aslında Kuzgun görünüşünün altında ormanın perisiydi. Yaşam enerjisini ondan alıyordu orman. Belki bu yüzdendi kendi halsizliği. Ormandan uzaklaştığında daha da kararıyordu - ta içinden geliyordu karanlık hem de. Halbuki ormanındayken bütün renkler onun siyah prizmasından geçiyor - bütün renkler o oluyordu. Ona sorsanız kendi rengi olsun isterdi, cafcaflı hem de. Çiçeklerinki gibi yani; kırmızı, mavi, mor ne olursa olsun. Renkli çiçeklerdi güzel olan kendine göre çünkü. Kendisi ise siyaha mahkum edilmişti fikrince; Kuzgunî siyaha. Halbuki çiçeklerin o parlak renkliliği ancak yerdeki örtünün yeknesaklığını sağlıyordu. Artık öncesini hatırlayamıyordu ama o ormanın perisiydi işte, evvel zaman önce bir büyü yapılmıştı ona; ormanı yakmak isteyenler tarafından. Hem de onu çok seven ağaçların yardımıyla. Ağaçlar o orman perisini o kadar çok seviyorlardı ki marazî olmuştu sevgileri; sevdiklerine zarar verir cinsten. Onu korumak için Kuzgun'a dönüştürülmesine izin vermişlerdi. Bilmiyorlardı ki peri ormanın renkleriyle varoluyor, Kuzgun olmaya mahkum edilmek ona bu kadar acı çektirecek... Kuzgun bu büyüyü düzeltecek büyücüyü bekliyordu için için. Ama Kuzgun da kuştur; Simurg familyasından. Beklediği büyücü kendinden başkası değildi, çünkü oydu o ormanın perisi. Periliği unutturulup Kuzgun'a dönüştürülmüştü sadece. Hatırlaması gereken şuydu sadece: Kuzgun renkleri elinden alındığından siyah değildir; bütün renkleri içinde barındırdığından siyahtır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder