26 Şubat 2012 Pazar

Taksim'de Kan Donduran bir Vaveyla: Sözde "Hocalı Katliamı Yürüyüşü"



Öğlen 2 idi Taksim Meydanı'na gelip bütün İstiklal Caddesi'ne dolmuş taşan güruhu gördüğümde. Bu kadar kalabalığı hiç beklemiyordum. Öfkeyle doldum faşizan pankartları görüp sloganları duyunca. Bu yürüyüşün umrunda falan değildi çünkü Hocalı. Hocalı sadece bir kisveydi; 19 Ocak'ta Hrant Dink'in anılmasına, katillerinin korunmasının protesto edilmesine bir misilleme. Hrant Dink Ermeni'ydi zaten, bunların hepsi de Türk düşmanı en büyük Türkler öyle mi? Hocalı'da Ermeniler'in öldürdüğü insanlar Hrant Dink'in katlini de meşru kılar yani? Eyleme geçmiş cehaletle yüzleştim, utandım. Bu çağda hala bu kadar içi boşaltılmış ve fanatik vaziyette milliyetçilik yapan insanların kalabalıklığıyla yüzleştim, utandım. Ben ise o saatte Taksim'e 1 haftadır tanışmama rağmen çok derin bir diyalog yakaladığım bir "Fransız Ermeni"sini dedesinin hatırasıyla buluşturma amacıyla Ermeni yemekleri yapan (Türk, Osmanlı ve Rum yemeklerini de leziz yapıyorlarmış, şaşırdın değil mi pankartlı?) bir yere götürme amacıyla gelmiştim. Kapalı çıktı restoran ama biz bu "Ermeni" ile yine de çok güzel bir gün geçirdik. Ki inanmazsınız kendisi hem Türkiye'nin hem de Ermenistan'ın bu konudaki tavrına muhalif. Yine şaşırırsın Fransa'da çıkan yasanın konusu açılınca çok sinirleniyor, basıyor küfrü. Neyse efendim yemekten sonra dönüyoruz taksime, güruh oldukça azalmış ama hala orda. Sabah İstiklal Marşı çalarak hamaset yapmaya çalışanlar bu sefer Tekbir getiriyorlar. "Ermeni"nin yanında utanıyorum böyle bir şeyi görmek zorunda kaldığı için. "Hepimiz Ermeni'yiz Hepimiz Piçiz" pankartını görüyorum, utanıyorum. "Şimdi nerede Hrant Dinkler" pankartını görüyorum, utanıyorum. "Hepimiz Türküz" pankartını da hakeza. Elini kurt işareti yapmış slogan atan bir güruhun içinden geçmek zorunda kalıyoruz OOOOOOOOOO TÜRKİYE sesleri eşliğinde. Ülkemin cehaletinden utanıyorum. Fransızca konuşuyor olmamızdan tedirgin oluyorum, tedirginliğimden utanıyorum. Sonra boydan boya bir daha yürüyorum caddeyi. Artık bitmiş gibiler. Oh diyorum. Art arda iki Kürt filminin gösterileceği sinemaya gidiyorum. Bu hafta tanıştığıma memnun olduğum bir "Kürt"ü görüyor, onunla konuşuyorum. Dışardakiler ve onlar gibiler yüzünden doğduğu topraklarda yaşayamamasından utanıyorum. İlk filmi izliyor, yalnızlaştırılan, lanetlenen, ötekileştirilen bütün halklar adına çoğunluğun mezaliminden utanıyorum. İkincisinde de öyle. Üç tane "Kürt"le tanışıyor, kendilerini kendilerini tanıştıran arkadaşlarının "Kürt onlar da" diye tanıştırmasına karşılık şakayla karışık bir şekilde böyle uluorta bunun söylenmesinden tedirgin olmalarından utanıyorum. Bu sebepsiz utanca neden olan her şeyden. Bugünümü birkaç tane çok güzel insanla geçirdim, farklı etnik kökenlere ve dinlere mensup olmamıza rağmen "Hepimiz Piçiz" pankartı taşıyan adamdan binlerce kat yakın ve kıymetlidir bana hepsi. Kayıtlara göre "Müslüman, Sünni, Türk" bir zat olarak bugün gördüğüm şovenizmden utanıyorum. Hocalı katliamını yapanların insanlığından, Hrant Dink davasında üç maymunu oynayanlardan, ifade özgürlüğüne büyük darbe indiren Fransız hükümetinden, dağdaki savaştan, her türlü ötekileştirmeden utandığım gibi. Bugün sohbet etme fırsatı yakaladığım güzel bir insanın dediği üzere: "İnsanlar ne zaman farklılıkların tehlike değil zenginlik olduğunu anlayacak?"


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder